Language

24 Mayıs 2013

22 mayıs: Napoli ve Sorrento

Gece treni ile sabah erken saatte napoli central stationa vardım. Hatırlarsanız internet kafesi olan Afganistanlı Ali adlı biriyle tanışmıştım. Hemen onu aradım birlikte kısa bir şehir turu atmak için. Geçen pompei ye gelişimde napoliyi gezmeye fırsatım olmamıştı ve bu fırsatı kaçırmak istemiyordum. Napoli turundan önce istasyonda bir cornetto, yani bizdeki kruvasan bir de çay aldım. UZun zamandır çay içmemiştim ve bu çok iyi gelecekti. Ancak bur ad aksilerin demleme çaydan bir haberleri yok. Sallama çay aldım onun da tadı berbattı..

Napoliyi turlamaya başladık. Ali sürekli eşyalarıma dikkat etmem konusunda beni uyarıyordu. Geceleri tehlikeli olan bu sokaklarda gündüzleri insanlar sanki nişantaşındaymış gibi geziyorlar eğleniyorlardı. Birlikte sahile kadar yürüdük. Sahil oldukça güzeldi. Kayalar, yelkenliler, marinalar, cıvıl cıvıl insanlar... sahile 3ok mesafede bir plaj varmış Alinin dediğine göre. Ama malesef sorrentoda arkadaşım beni beklediği için napolide çok durmamak gerekiyordu. Hemen dönüş yoluna geçtik. Yol üstünde bir restorana girip oldukça büyük ve lezzetli birer pizza yedik. Sağolsun Ali bana hiç para yaratmadı. Sonra Afganistan ve insanlar hakkında konuştuk. AfgAnistanda kadınlar genellikle çalışmaz evde oturup günlük işlerle uğraşır ve çocuk bakarlarmış. Erkekler ise çalışır, kazandıkları parayı eşlerine getirirlermiş. Aliye neden evlenmediğini sordum, o da bana yurt dışında yaşadığı için evlenmeye uygun birini bulmanın zor olduğunu söyledi.
Koşa koşa tren istasyonuna döndük. 2saat rötarlı olarak trene yetişebildim ve hızla sarsıntıya doğru trene koyuldum. Bu tren trenitalia trenlerinden farklı bir tren. Oldukça eski olmasına rağmen temiz ve rahattı. Ancak oldukça da gürültülüydü. Trenin adı Vesuviana. Ücret mesafeye göre belirleniyor. En kısa mesafe 1.5euro, en uzun mesafe 8euro civarında. Trene binmeden önce biletinizi alıyor turnikeye okutuyor ve trene böyle biniyorsunuz. Daha sonra bileti kontrol eden kimse olmuyor. Bu treni kullanan çok fazla turist yok. Genellikle lokal insanlar. Tabi Türkiye de yaşamak insanı kurnaz düşünmeye zorluyor. Paraya da ihtiyacımız var. Hemen duraklar listesindeki en yakın duraklardan birini seçtim. Tren bileti 1.7euro. Ne yazık ki sorento en son durak olduğu için oraya bilet 8 euro civarındaydı. Ancak trenden indikten sonra turnikeden geçerken dikkat edin. Biletinizi okutarak geçiyorsunuz. Eğer aldığınız bilette yazan durakla indiriniz aynı durak değilse turnike açılır mı bilemiyorum. Ama onun da çözümü var :) turnikeden geçen birinin hemen arkasından kapı kapanmadan hızlı bir şekilde siz de geçebiliyorsunuz. :)

Sorrento giuseppe beni karşıladı. Bu isim İtalyan erkeklerinde oldukça popüler. Sorrento kısa bir tur attık. Sorrento bayıldım diyebilirim. Küçük şirin bir kasaba. Deniz kenarına kurulmuş genelde zenginlerin yaşadığı en taOrmina kadar huzurlu bir yer. Hatta taorminadan daha sakin. Yüksek dağlarla çevrelenmiş bu kasabada, deniz kenarına ulaşım tepeden aşağıya inen merdivenlerle sağolanıyor. Deniz kenarını ise paralı plajlar zaptetmiş. Ama korkmayın halk için de ücretsiz kullanabilecekleri minnacık bir kumsal bırakmışlar.:)

Burada deniz tek kelimeyle mükemmel. Girmeye fırsatım olmadı ama italyaya bir daha gelirsem ilk gideceğim eyer kesinlikle sorrento olacak. Burada en az 3–4 gün geçirip kumsalın denizin ve kasabanın tadını çıkarmalısınız...

Giuseppe nin vesikası var eski model. Elden vitesli olanlardan. Ayrıca o da foroğraf çekiyor. Daha önce bir çok ülkeye gitmiş. Vietnam da bunlardan biri. Çektiği fotoğrafları gösterdi bana. Hepsi birbirinden harika fotoğraflar. Vietnam oldukça ucuz ve güvenli bir yermiş. Vietnamlılar turistlere çok eli açık davranıyorlarmış çünkü turistler onların yegane ekmek tekneleriymiş. Turistleri koruyup kollarlarmış ama kanunlar oldukça katıymış. Hırsızlık yaparsan elini kesiyorlarmış...

Vespaya binip giuseppe yaşadığı yere doğru yola çıktık. Minik şirin Meta adlı bir kasabada yaşıyor. Daracık sokaklar eski ve şirin binalar, taş döşeli yollar... Yol üstünde abir süpermarkete uğrayıp alışveriş yaptık. Giuseppeye annemin öğrettiği kıymalı patates yapmak istiyordum. Bu benim için de iyi olacaktı. Panini yemekten tuvalet düzenim değişti :) biraz sulu yemek hem benim barsak sistemim hem de guiseppe nin damak zevki için iyi olacaktı. Giuseppe şirin küçük bir evde ailesiyle yaşıyor.

Biraz ayaklarımı uzatıp dinlendikten sonra hemen yemek için hazırlıklara başladım. Soğanlar doğrandı kıyma ile kavuruldu. Patatesler soyuldu kesildi, domates rendelendi. Kıyma domates ile bir müddet pişti ve ev home made yemek kokularıyla doldu. Bu kokuyu ne de özlemişim... Hemen patatesleri tencereye yerleştirip kapağı kapattım ve pişmeye bıraktım. Yemek pişerken ben de kısa bir duş almak istedim. Giuseppeye 15dakika sonra yemeğin altını kapatmasını ve sarımsakları ırak ufak doğrayıp içine atmasını söyledim. Duştan çıktığımda yemek kokuları burnuma burnuma girip karnımı daha da acıktırıyordu..

Yemek yerken birden gök gürlemeye ve fırtına kopmaya başladı. Bu havada sokağa çıkmak mümkün değildi. Bu hafta italyada hava genellikle kapalıydı. Yer yer yağmur yağıyor sonra yeniden güneş açıyordu. Ancak gök gürültülü bir hava daha önce hiç olmamıştı. Yağmurun dinmesini bekledik ama dinecek gibi değildi zamanla şiddetlendi.. Giuseppe onlarda kalmam konusunda ısrar etti. Aslında benim de işime gelmişti böylece paradan da tasarruf edebilecektim...

Bu arada bugün tren parası dışında hiç para harcamadığımı farkettim...

Günün yorgunluğu üzerimde daha da ağırlaamıyordu. En iyisi uyumaktı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder